İNSAN DÜŞÜNEN VARLIKTIR.

31 Ekim 2008 Cuma

‘Bu gece sende kalabilir miyim? …’


Lokalden henüz çıkmış, sokağın köşesindeki küçük büfeden sigara ve bira alıyordum. Eve mi dönecektim? Aslında hiçbir yere gitmek istemiyordum. Eskiden nedense hep benim gibi insanların gittiği yerlerden incinmiş, yaralanmış dönerdim evime. Evim yaralarımı sardığım yerdi. Şimdiyse evim her günbiraz daha yabancılaşıyor bana. Evimde yaralarım iyileşmiyor artık…

Beni evine götür ne olur, çok üşüyorum…
Dönüp baktım; genç, zenci bir kadın vardı yanımda. Soğuktan titreyenkalın alt dudağını dişleriyle eziyordu. Bütün bedeniyle üşüyordu. Bütüntarihiyle. Sanki bir tek gözleri üşümüyordu. Hesap soran, insanın ta içine saplanan, bütün yalanlara doymuş olan gözlerden kimse kaçamazdı…

Omuzunda çuval bezinden yapılmış büyükçe bir çanta vardı…

Eski moda çizmeleri çamurlanmıştı. Üzerinde tek göz alıcı ve en yeni şey boynundaki gökkuşağı rengindeki fularıydı…

Gözlerinden kendimi zor alıp: ‘Daha önce hiç tanıştık mı, kim olduğumu biliyor musunuz? ‘ diye sordum…
Simsiyah yüzünde sıcacık bir gülümseme dolaştı. Gözlerindeki keskin
hüzün bir an yumuşadı. Dişleri titreyen alt dudağını serbest bıraktı:
‘Hayır tanımıyorum sizi, hiçbir yerde de tanışmadık…’ Sesinde sanki bir alay gizliydi. Anlamıştım tanıdığını. ‘Peki, neden ben? Neden benim evimde kalmak istiyorsunuz? ‘ Durdu, o yalana doymuş gözleriyle içime bir kez daha baktı. Omuzundaki çantayı hafifçe düzeltti ve vurgulayarak: ‘Çünkü sen diğerlerine göre bana daha az zarar verirsin…’

Üşüme sırası bendeydi. ‘Daha az zarar öyle mi? ‘
Sanki şu bugüne dek hayatıma giren bütün kadınları simgeliyordu bu
siyah derili kadın. Sanki onlar adına konuşuyordu. Daha az zarar
verirsin, derken, onlar adına çok eski ve belki de hiç ödenmeyecek bir
sitemi dile getiriyordu. Onlar adına üşüyordu, üşütüyordu. Seni
tanımıyorum derken, hayatıma giren bütün kadınlardan sakladığım o
karanlık, o gizli yanıma dokunmak istiyordu…

Onu yargılıyordu…
Sevdiğim, hayatıma giren kadınların neredeyse hiçbiri egemen, burjuva
sınıfından değildi. Hiçbiri güçlü, korunaklı, varlıklı olmak
istememişti. Hiçbiri bu hayatta iyi ve güçlü bir yer edinmek derdinde
değildi. Sevmekti asıl hırsları, asıl dertleri. Sevmekte kaybolmak
isterlerdi. Sevildiklerini hissettiklerinde onlar için zaman hep sonsuz
şimdiki an’dı…

Ruhları ve bedenleri zenciydi…

Uyumsuzdular ve derilerini koruyan hiçbir kalkan, hiçbir yapay deri yoktu.
Belki de hepimiz zenci doğuyorduk, kimimiz uyum sağlıyor, güçleniyor,
kazanıyor, kazandıkça siyah derisinin üzeri beyaz, parlak, güvenli bir
deriyle örtülüyordu…

Ailesi hakkında hiç bir şey öğrenemedim. Söylemiyordu. Ailesiyle olan bütün bağlarını koparmıştı.‘Merak et, ‘ diyordu sadece. ‘Merak et.’ İstanbul’da doğmuştu. Okuduğu üniversiteyi yarım bırakmıştı. Geçinmek için çalışmak zorunda kalmıştı hep. Geçinmek…

Bütün tutkularını, arzularını, düşlerini gölgelemişti,bastırmıştı. Geçinmek. Ev kirası ödeyebilmek, karnını doyurmak,ayakkabı almak, mavi kart çıkartabilmek… Geçinmek! ..

Bu kelime,kronik bir hastalık; acımasız bir kabus gibi yıllarca başka bir şey
düşünmesine izin vermemişti…

Apartmanın merdivenlerini çıkarken adımlarına, ayaklarına baktım göz ucuyla. Öyle yavaş,neredeyse ürkek denilebilecek bir şekilde çıkıyordu ki merdivenleri,
uzun süre hep yabancı evlerde konakladığı hemen belli oluyordu…

Onu sokaklardan kurtarıp, bir gece de olsa misafir eden birine minnetini
ödemeye önce merdivenleri olabilecek en sessiz adımlarla çıkarak
ödüyordu sanki…

Evime girdik. Salona, odalara tedirgin bakışlarla baktı; ‘Evde kimse yok, doğru söyledin değil mi? ‘ diye sordu…

Emin olunca salonun duvarındaki fotoğraflara bakmaya başladı.İçi pembe, dışı siyah ve soğuktan şişmiş olan ellerini, bir yere çarparlar, bir şey düşüp kırılır endişesiyle arkadan birbirine kenetlemişti. Mutfağa gidip, bira şişelerini açtım ve
tabaklara kuruyemiş doldurdum. Bunları salondaki sehpaya bıraktım sonra
da teybe bir kaset koydum…

Bütün bunlar benim için çok sıradan şeylerdi. Evimin olması, evimde rahatça içki içebilmem, müzik dinleyebilmem, misafir ağırlamam…

O ise beni şefkat dolu hayranlıkla,gizemli bir merakla izliyordu…

Bir ara; ‘İnsanın kapısını açıp girebildiği bir evi olması nasıl bir şey? ‘ diye sordu…
Ne diyeceğimi bilememiştim o an…

Evsiz kaldığım günleri, arkadaş evlerinde gecelediğim geceleri, otel odalarını çoktan unutmuştum,öylesine sıkıntılı, çekilmez günlerdi ki, aslında unutmak istemiştim…
O ise yıllardır hep başkalarının evinde kalıyor, kendine bir ev tutamıyordu. Çünkü sürekli bir işi olamıyordu hiçbir zaman.Çok kısa sürelerde yayınevlerinde, pazarlama şirketlerinde çalışmıştı.Onun deyişiyle, bu kadar beyaz işsiz genç varken, bir siyaha, bir zenciye bu şehirde kim sürekli iş verirdi…

İçine girilmeyecek evlerin kiraları elli milyondan başlıyordu. Depozit, iki, üç aylık peşin para istemeleri de cabası… Üstelik hiç eşyası da yoktu. Bütün her şeyi,
dahası evi sırtında taşıdığı o çuval bezinden çantasının içindeydi…
Bütün gün gazete ilanlarında iş arıyor, akşam olunca da umutlarını bir
sonraki güne erteleyip kafelerde, barlarda, köşebaşlarında kendisine
‘az zararı’ dokunabilecek birini bulmaya ve onun evine o gecelik davet
ettirmeye çalışıyordu…

İçinde boğulmuş ıstırapların kanı,içinde sahici acıların kıvılcımları olan gözleri insanın ruhunu ne kadar didik didik edip okumaya çalışsa da sonuçta o da yanılıyordu…
‘Az zararı’ dokunur diye kendisini davet ettirdiği ya da çağrıldığı erkeklerin evlerindeki kadınların çoğunlukla kendilerine ait bir evleri olmuyordu, sandığından daha büyük, daha derin zararları oluyordu ona…
Tahmin ettiğim gibi ‘az zararı’ dokunmak sözü onun dilinde gizli bir
alayla çıkıyordu…

Böyle insanlar derisinin rengi yüzünden onu ruhu olan bir insan olarak görmüyorlardı: Yarı hayvandı, ya da ruhsuz bir cinsel objeydi onların gözünde… Bir kere hemen hepsi onunla zorla da olsa yatmak istiyorlardı…

O da içini acıtsa da,bedeni buz kesse de bu tekliflere çok da direnmiyordu zaten. Sokaklarda tecavüz edilirken öldürülmekle kıyasladığında bunu artık daha
katlanılır bulmaya başlamıştı…

Sevişmeyi çaresiz kabul ettiğini anladıkları anda kimi erkeklerin inanılması güç, akıldışı,iyilikleriyle, jestleriyle karşılaşıyordu…

Ama çoğu boşaldıktan,işini bitirdikten sonra birdenbire garip bir acımasızlığa, gaddarlığa bürünüyordu…

Aynı insanda bu iki zıt duygunun nasıl olup bir arada bulunduğuna her defasında ürpererek şaşırıyordu…

Bazıları onu ruhu olan, iğrenme duygusu olan bir insan olarak görmediği için tuvalete kapısını örtmeden giriyor, bazısı yakın bir erkek arkadaşını; ‘Şu an
evimde zenci bir kız var, istersen gel, hep söyler dururdun, bir de sen dene, ‘ diye telefonla evine çağırıyordu…

Çoğu kez uğradığı aşağılanmalar o çok derin olan tahammül sınırını bile aştığında,sırtında taşıdığı evi olan çantasını alıp o evi terk etmek istediğinde
derisi siyah olan birinin kanayan gururundan kendisine hakaret payı çıkartan kimileri tarafından kıyasıya dövülüyordu…

Derisi siyah olduğu için evine gittiği, yatağına girdiği erkekler içlerinde
taşıdıkları hastalıklı, iğrenç, zayıf, sapkın, ahlakdışı, sakat saydıkları ve taşımaktan korktukları bütün duygularını, her eğilimlerini ona yansıtıyor, onda görüyor bu yüzden kişiliğini ve gururunu biraz olsun korumak için yaptığı davranış bu insanlarda akıldışı bir vahşete, inanılması güç bir gaddarlığa neden oluyordu…
Bunları uzun zamandır kimseyle paylaşmamıştı. Beni biraz olsun tanıdığı
için adeta zincirlerinden boşanmışcasına, bir duygu patlaması halinde,hatta zaman zaman benim varlığımı bile unuturcasına anlatıyordu…
Bazen kendisine benim yerime soru soruyor, benim yerime kendi
yanıtlıyordu…

Yaşadığı eziyetler onu bu dünyadan kopartıyordu. Kendisine, içindeki o çok gizli yuvasına gizleniyordu…
Artık bencilleştiğinden ya da kendine kilitlenmiş olduğundan değil,acıların durmaksızın üzerine yağmasından bazen her şey onda başlıyor yine onda bitiyordu…

Böylesi anlarda yanındakini bir an unutup kendisiyle konuşması bu yüzdendi…

O kendisiyle gözyaşlarıyla konuşurken bir ara kalkıp yatağını hazırlamaya başladım,ayrı yatak hazırladığımı görünce çok şaşırmıştı, o insanın içini acıtan
kocaman gözleriyle beni bir süre izledikten sonra; ‘Birlikte yatmayacak
mıyız, içime girmeyecek misin? ‘ diye merak, öfke ve düş kırıklığıyla
harmanlanmış, kırık bir ses tonuyla sordu…

Evet, bana bütün yaşadıklarını, acılarını, uğradığı aşağılanmaları geçirebiliyordu bu an. Başarmak istediği buysa başarıyordu işte…

Bütün sevdiğim kadınlardan gizlediğim ve garip bir korkuyla savunduğum karanlık yanıma dokunabiliyor, onun kapısını öfkeyle zorluyordu…

Vahşetim,çaresizliğim, köleliğim ismimin arkasına sakladığım ve görülmesinden
korktuğum, utandığım bütün duygularım, bütün korkularım, bütün
saplantılarım o gizli yerdeydi işte…

Ve o bunu çok iyi biliyordu.Beni bu hayatta, şu birkaç saat önce tanıdığım kimsesiz, işsiz, evsiz,bu itilmiş siyah derili kadın kadar gerçekten tanımak isteyen kimse çıkmamıştı karşıma…

O bugüne dek sevip bağlandığım ve hep‘az zarar’ verdiğini düşündüğüm ve bununla kendimi avuttuğum bütün kadınların ortak ruhu, ruhlarının toplamıydı sanki…

Kendisini kaybetmişcesine ve yıllar öncesinden, bütün geçmişimi bilircesine bakıyordu bana…
Birden fermuarını çözdü, pantolonunu aşağıya indirdi. Sonra da külodunu
çıkarttı. Beni nasıl aşağılayacağını biliyordu, ama öfkesini kontrol edemiyordu da: ‘Hadi gel, gir içime, hadi hakkındır, beni evine aldın ya, beni o soğuk sokaklardan kurtarıp getirdin ya buraya, gir içime hadi…’ diye bağırmaya başladı…

Karanlık yerimin bu denli zorlanması öfkeden deliye döndürmüştü beni. Ona tam, ‘Yeter artık, yeter, bitir bu oyunu, ‘ diye bağırırken, cinsel organının çevresinde, kasıklarında,karnının altında derin sigara yanıklarını fark ettim… İşte o an da
öfkem gülünç geldi bana, gülünç ve acınası…

O ise adeta acıyla kıvranarak ve soluk soluğa, kendiyle konuşmaya devam ediyordu. ‘Gir içime, ama sigara söndürme oramda, duyarlı yazarsın ya sen de içime gir, hadi…’

Yıllardır biriktirdikleri dökülüyordu ağzından.Yavaşça koluna girdim. Yatağına kadar götürdüm. Hatırladığı her şey onu bitkin düşürmüştü. Pijamasını giydirdim. Üzerini örttüm, gözyaşlarını sildim… ‘Hadi içime gir, içime girmiyorsan, gömleklerini ütülerim,bulaşıklarını yıkarım istersen, ‘ diyen dudaklarını susturdum. Yüzünü hiçbir zaman unutmamak için ona bütün benliğimle, ruhumla baktım.Sevdiğim kadınlara verdiğim bütün o ‘az zarar’lar onun yüzünde kaskatı,tesellisi imkânsız bir acıya, acının gerçek, sahici imgesine
dönüşmüştü. Eğildim ve o acıyı öptüm, dudaklarım parçalansın, bu acı
beni ne yapacaksa yapsın ve ben artık böyle kalmalıyım, diye öptüm…

Odama çekildim sonra. Ben de onun kadar bitkin düşmüştüm. Sıkıntılı bir uykuya daldım.Sabah uyandığımda ilk fark ettiğim yanımdaki yastığın üzerindeki en
yeni ve en gözalıcı şeyi olan fularıydı…

Yastığa boylu boyunca uzatmıştı gökkuşağı rengindeki fularını. Yanımda küçük bir de not vardı: ‘Her şey için sağ ol. Giderken uyandırmaya kıyamadım. Seni daha
fazla rahatsız etmek istemiyorum. Hem yazarların herkesten daha çok yalnızlığa ihtiyacı vardır. Senden ricam, biraz daha umutlu, iyimser şeyler yaz. Benim gibi insanların buna çok ihtiyacı var.

Cezmi Ersöz

BİR ÇOCUK AĞLIYOR



BİR ÇOCUK AĞLIYOR

Bir çocuk ağlıyor,
ta içimde, işte buramda,
unutulmuş, terk edilmiş,
gece yarıları çığlık-çığlığa.

Bir çocuk ağlıyor,
ta içimde
perdelerini karanlıktan
ağır-ağır çekerek,
kış gecelerinin ayazı

sokakları soluklarken
Bir çocuk ağlıyor,
ta içim de yüreğimde
seriyorum üstüne,
yüreğimi.
sıkıca basıyorum,
gövdeme,
öylesine mahsun,
öylesine içten,
ağlıyorum her gözyaşıyla.

Bir çocuk ağlıyor
yüreğimde,
ta filistinde,ırak ta,afrika da
dünyanın her bir yanında,

köşe başlarında mermi ardına gizli,
ninniler söylüyor her bomba atılışları.
Bir çocuk ağlıyor,
ta içimde, işte buram da,
gece yarısı çığlık-çığlığa,
uyanıyorum,
UYUYAMIYORUM KAÇ ZAMANDIR!..
ozan'ca

Charles Bukowski

Bukowski anlatılmaz.ya da kabul edilemez.cünkü yazdıklarını sadece potansiyel bukowskiler okur ve hisseder.eger siz de de bi parca hank’lık yoksa onu cok boş ya da cok iğrenc bulursunuz.
*.ayyaş, serseri, hergele, kanunsuz, alkolik, ahlaksız pis moruk… ama ne olursa olsun bilerek ya da bilmeden içimizde biryerlerde yaşayan kötü adamın ta kendisidir bukowski.
belki de kimseye bahsedemediğimiz gerçeklerimizi yüzümüze tokat gibi vurur. popülizm kaygısı yoktur.
yazılarında üstü kapalı olarak “işte ben buyum… işinize gelirse!” demek ister. işimize gelir chinaski.
sen kendine yakışan bir hayatı yaşadın sonra “siktir olup gittin” ama biz; “sinekkaydı traşlı ve kravatlı tipler”, her gün çiğ maskelerimizi takıp metropollerin sokaklarında dolaşmaya devam ediyoruz…
*.”kendimi ibne gibi hissediyordum, bu hicbirsey hissetmemekten daha iyiydi” diyen, his delisi, hatta tumden deli insan.
*.”ben de küçük şeylerden mutlu olabilirim ama bu kadar bokun arasından o küçük şeyleri bulup çıkarmaya üşeniyorum”
*.kötü adamı sevdim hep,kanunsuzu,hergeleyi.
iyi işleri olan sinekkaydı tıraşlı,kıravatlı tiplerden hoşlanmam.
ümitsiz adamları severim,dişleri kırık,usları kırık,yolları kırık adamları.
küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar.adi kadınlardanda hoşlanırım;
çorapları sarkmış,makyajları akmış,sarhoş ve küfürbaz kadınlardan.
serserilerin yanında rahatımdır,çünkü bende serseriyim.
kanun sevmem,ahlak sevmem,din sevmem,kural sevmem.
toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam….
diyen şair,yazar..
*.”siz dünyayı kurtarın , bende nasıl kurtardıgınızı yazayım” demiş kendisi
*.içmek, ertesi sabah tekrar dirilinen ve hergün tekrarlanabilen bir intahar şeklidir der. iyi bi tanımdır.
*.”hayatım boyunca arıların,kelebeklerin ilgi gosterdigi bir cicek olmak istedim ama hep sineklerin kondugu bok oldum” ic dokusuyle sevdigim yazar.
*.”hayata bir daha gelsem kedi olmak isterdim,butun gun yer,icer,kıcımı yalayıp uyurdum”,diyecek kadar kendini bilen insan
*.“insanlarin yaninda mutlu degilim, yeterince icersem kayboluyorlar ”
*.”…
ve aşk iki kez geldiğinde
ve iki kez yalan söylediğinde,
bir daha asla sevmemeye karar verdik
böylesi adilaneydi
bize ve aşkın kendisine
…”
Charles Bukowski Anlatılmaz Yaşanır

30 Ekim 2008 Perşembe

Dahinin Akıl Labirentinde İmkansız Kadın

Dahinin Akıl Labirentinde İmkansız Kadın

1

Evreni oluşturan görünmeyen noktalara dağılmış kadın, kendini yeniden toparlasa ve birleşmeyi başarsa, etrafa yayılmış milyarlarca parçasını yeniden bir araya getirebilse ve Ademden beri alnına yazılmış kara talihini bir gündüz düşünde yok edebilse......neler olurdu kainatta? Ahtı var kadının, Onu ÖZ’den yaratan, sonra da saklamak için binbir parçaya ayıran yaratıcısına, o mükemmel surata biçtiği hüzün için, o mükemmel şekle yüklediği ıstıraplar için ve sayıların sonsuzluğunda kaderini kara büyücü meleklere teslim ettiği için intikamını alacak! Belki bir gündüz düşünde belki yeni doğurduğu çocuğunun henüz öbür dünyanın anılarını taşıyan düşünde..... Bir gün tüm noktalar bir araya geldiğinde rüya bitecek ve kadın uyanacak.


2

Çöle düşen ruhun mu yoksa bedenin mi? Arkandaki kölen mi efendin mi? Gidiyor musun yoksa boynunu bükmüş geri mi dönüyorsun? Kimsin sen kadın? Neden geldiğin yere saflıkla kötülüğün tohumlarını ekiyorsun? Bu ıssız evrende sana köle olmuşlara sırtını dönüp elini kim bilir hangi yalnız taşlara dayayıyorsun ve sonra kaderin çöle dönüşmüş izlerinde kendini hep unutulmuş, hep terk edilmiş, hep kaybolmuş hissediyorsun? Neden kadın? Neden herkese verdiğin hayatı kendinden esirgiyorsun?



3

Uzaklara uçup gitmiş saf çocuksu balonların peşinden giden hayallerini, vahşi çığlıklar bastırıyor. Hadi dök içini, kus kusabildiğin kadar tüm şehveti ve vahşeti, akıt cansız bedenine sonra liğme liğme et kanatlanmış tutkularını, at altında kıpırtısız boşlukta çalkalanan ıssız denizine. İçinden neler çıkabileceğinden korkuyorsun ve hep çocuğun fildişi gibi kırık beyaz saflığına yapışıyorsun. Oysa o artık çok uzaklarda, sen artık dünyanın malı, dünyanın puslu uzak kadını... uzan sereperse ve düşle bereketli topraklarına düşecek kanlı tohumları!

4

Ne sanıyorsun kendini? Örtünmen neden? Yoksa örtünmeni ve sesini çıkartmadan varlığını devam ettirir gibi yapmanı doğal karşılamımızı ve güzelliğini destanlar yapıp nesillerden nesillere aktarmamızı çok önceden yine sen mi planlamıştın? Oysa tüm kıvrımların seni düşleyenlerin yüzünde yansıyor ve sen kıvrımında bin ıstıraba gebe bakışlar doğuruyorsun. Çırpınmak boşuna, kaçmak uzaklarda kalmış bir hayal, esaretinden kurtulmak bataklıkta yürümek kadar imkansız... Sana tutkuyla bakanları yakman neden? Tutkunun seni tüketememesi neden? Ne saklıyorsun içinde, kaç tanesin, kaç kişisin, kaç aynı kadınsın... Kaç aynı adamın gölgesini bedeninde yaşatıyorsun...



Çalışma:Pinar Turen

http://www.toplumdusmani.net



12 Ekim 2008 Pazar

ÇEKİP GİTMEK..



Yalnızım,
gecenin zembereğinde,
ışıklar söndü çoktan şehrin,
vazgeçilmez duygularla,
yürümek gelir karanlıklara.
Sonra,

bir sıgara,

nefesimde buğulanan bir türkü.

Sonra,
hesap vermeksizin,

çekip gitmek gelir,

gecenin karanlıklarından,

bir daha dönmemek üzere.

Mehmet Ozan

7 Ekim 2008 Salı

GÜZEL YAZILAR

  • Mutlu olmak için ugraş vermelisiniz. Mutluluğa, iş, para ya da aşkla ulaşılmaz. Mutluluk sizinle kendiniz arasında bir meseledir.
    Rufus Wainwright

  • Düzeltilmesi gereken bir yanlışlık, doğruluktan daha ağır bir yüktür.
    Dag Hammarskjölk

  • Ne üstün zekâ, ne hayal gücü ne de her ikisi beraber, bir dâhi yapmaya yeter. Sevgi, sevgi, sevgi.. İşte bu dehanın ta kendisidir.
    Wolfgang Amadeus Mozart

  • Felek sana hayat diye eksi bir limon uzattıysa, sen üstüne tekila ve tuz iste.
    Meksika deyişi

  • Sırtı yere geldikten sonra kazanmış olmak yalnız siyaset alanında görülür.
    Edgar Fause

  • Güneş parlamaktayken, ekinini biç.
    Chamfort

  • Mutluluk, gençlikte beklenmedik şeylerde, yaşlılıkta ise alışkanlıklarda aranır.
    P.Courty

  • Erkekler uslanmaz, erkekler teslim olur.
    Chris Rock

  • İnsan, yüzü kızaran ve yüz kızartıcı işler yapan tek hayvandır
    Mark Twain

  • Kalbin kendine has nedenleri vardır ki, akıl hiç bir zaman anlayamaz.
    Blaise Pascal

  • Flört ederken kalbimiz o kadar yüksek sesle atar ki, aklımızın sesini duyamayız.
    Bern Williams

  • Dünyada insana yardım eden şey raslantı değil, azim ve sebattır.
    Samuel Smiles

  • Öfkeliyken konuş; göreceksin, hayatında yaptığına pişman olduğun en iyi konuşma olacak.
    Laurence J. Peter

  • Yenilgiye ugrayınca umutsuzluğa kapılma, her başarısızlıkta bir zafer isteği yatar.
    Germain Martin

  • Bir işi yaptırmanın üç yolu vardır: Ya kendin yaparsın ya para verip yaptırırsın ya da çocuklarının yapmasını yasaklarsın.
    Monta Crane

  • Hayat, bir bileği taşıdır, benliğinizi yapan madenin cinsine göre sizi ya eskitecek ya da cilalayacaktır.
    İdeas

  • Eğer güneşi gözden kaçırdım diye gözyaşı dökersen, yıldızları da gözden kaçırırsın.
    Rabindranath Tagore

  • Vicdan, başkalarının size söyleyeceklerini önceden size fısıldayan duygudur.
    J.H.Temple

  • Hayatımızdaki gölgelerin çoğu kendi güneşimizin önünde durmamızdan oluşur.
    Ralph Waldo Emerson

  • Bütün dehamı, bütün eserlerimi, akşam yemeğine geç ya da erken gelmemle candan ilgilenen bir kadın uğruna feda etmeye razıyım.
    Turgenyev

  • Risksiz fetih, zafersiz galibiyettir
    Pierre Corneille

  • Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.
    John Wooden

  • Sevip de kaybetmek, sevmemiş olmaktan daha iyidir.
    Seneca

  • Arkadaş, insanın yapacak hiçbir şeyi olmadan, konuşacak hiçbir laf bulamadan, sessizce birlikte olabildiği kişidir.
    Sheryl Condie

  • Çocukluk saflığını kaybetmeyen adama büyük adam denir.
    Mencius

  • Eleştiriden kaçınmak istiyorsan, hiçbirşey yapma, hiçbirşey söyleme, hiçbirşey olma!..
    Edward Hubbard

  • Yürüyen bir aptal, oturan iki akıllıdan daha çok yol alır.
    Çin atasözü

  • İlk karını sana Allah, ikinci karını insanlar, üçüncüsünü ise şeytan gönderir.
    Japon atasözü

  • Erkeklerin aklı, ev kadını arar, ama kalbi ve hayal gücü başka özellikler peşindedir.
    Goethe

GÜZEL YAZILAR





  • Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar yıpratmaz.
    Nietzsche




  • Dünya, aç oldukları için uyuyamayanlarla, açlardan korktukları için uyuyamayanlar arasında bölünmüş durumdadır.
    Paulo Freire




  • Ciddiyet, zihin eksikliklerini örtmek için icat edilmiş bir tavırdır.
    François de la Rochefaucould




  • Para insanı değiştirmez, sadece maskesini düşürür.
    Marie-Jeanne Riccoboni




  • Gençliğin ruhunu, işlenmeyen bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız, orada ısırganlar, dikenler yetişir.
    Snellman




  • Kırk yaş gençliğin ihtiyarlığı, elli yaş ihtiyarlığın gençliğidir.
    Victor Hugo




  • Her ormanı boş sanma belki de kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur.
    Sadi




  • İlkbaharda usul usul yürü, toprak ana hamiledir.
    Kizilderili atasözü




  • Tutku her iklimde yetişen bir bitkidir.
    Walter Scott




  • Ayakta ölmek, dizleriniz üzerinde yaşamaktan çok daha iyidir.
    Dolores Ibarruri




  • Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı
    Mevlana




  • İnsan sevdiği sürece bağışlar..
    La Rochefaucauld




  • Bir dönemin çözümleri, bir sonraki dönemin sorunlarıdır.
    R.H. Rawney




  • İnsan özgür olmadan mutlu olamaz.
    Dante




  • Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma.
    Rus Atasözü




  • Erkek yaşlanır, kadınlarsa değişir.
    Goethe




  • Yalanlar gerçeklerle bağdaşmadığı gibi, genellikle kendi aralarında da çatışırlar.
    Daniel Webster




  • Boş bir çuvalın dik durması zordur.
    Benjamin Franklin




  • Bozulan dostluktan sonraki nefret, meyvelerin en öldürücüsüdür.
    G. E.Lessing




  • Akıllılar, zayıf yanlarını bildiklerinden, yanılmayacaklarını ileri sürmezler.
    Thomas Jefferson




  • Para herşeyi yapar diyen adam, para için herşeyi yapan adamdır.
    Benjamin Franklin




  • Doğa, dilsiz hayvanlara bile özgürlük vermiştir.
    Tacitus




  • Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur.
    Cicero




  • Bir çocuğa önce konuşmayı öğretirsiniz, sonra da susmayı.
    Prochnow




  • Mantıklı düşünüp mantıksız davranmak insan yapısının özelliğidir.
    Anatole France




  • Güzel gençler doğanın rastlantı sonucu yaratılmasıdır; güzel yaşlılar yaşlanmasını bilen sanat eserleridir.
    Walter Winchell




  • Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez, sadece bugünün gücünü tüketir.
    A.J. Cronin




  • Karanlığa küfretmektense, bir küçük ışık yakın, daha iyi edersiniz.
    Andre Gide




  • Gözler yaşarmadıkça gönüllerde gökkuşağı oluşmaz
    J.V.Cheney




  • Yalnızca kültürlü insanlar öğrenmeyi sever, cahiller ders vermeyi tercih eder.
    Edouard Le Berquier




  • Kardeş, dost olmayabilir ama dost, her zaman kardeştir.
    Benjamin Franklin




  • Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir.
    Eflatun




  • Şiirin duyarlıklarından soylu tatlar alabilen kişi, gerçek bir şairdir; ömrü boyunca bir tek dize yazmamış olsa da.
    George Sand




  • İnsan her gün biraz müzik dinlemeli, biraz şiir okumalı, güzel bir resim görmelidir ki, dünyevi kaygılar Tanrı´nın insan ruhuna aşıladığı güzel duygusunu silip yok etmesin.
    Goethe




  • Soyulduğu halde gülen adam hırsızdan bir şey çalmış demektir, boş yere üzülen ise kendi kendini soyar.
    William Shakespeare




  • Düşmanınızın neden korktuğunu anlamak için, sizi ne ile korkuttuğuna bakın.
    Eric Hoffer




  • Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir.
    Oscar Wilde




  • Düşen bir çığda, hiçbir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz.
    W. Churchill




  • Sevgiye ve tutkuya açık bir kalp kadar dünyada değerli bir şey yoktur.
    Goethe




  • Vicdan, içinizden geçen "Birisi bakıyor olabilir" sesidir.
    H.L. Mencken




  • Bir insanın hayatının ikinci yarısı, ilk yarıda kazanılan alışkanlıkların sürdürülmesinden ibarettir.
    Dostoyevski




  • Aşk yepyeni kalabilen eski bir masaldır.
    Heinrich Heine




  • Yaşayan hiçbir şey kendi başına sadece kendisi için yaşamaz
    William Blake




  • Dehanın yüzde biri ilham, yüzde doksan dokuzu terdir.
    Thomas Edison




  • Attığınız tokada karşılık vermeyen kişiden sakının: O hem sizi bağışlamaz hem de kendinizi bağışlamanıza olanak bırakmaz.
    Bernard Shaw




  • Hayatta en büyük eğlence, başkalarının "Yapamazsın" dediğini yapmaktır.
    Walter Bagehot




  • Övülmek isterseniz, alçakgönüllülüğü yem olarak kullanabilirsiniz.
    Chesterfield




  • Kalbin kendine has nedenleri vardir ki, akıl hiç bir zaman anlayamaz.
    Blaise Pascal




  • Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. Ama, eğer uyumuyor, uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz, nafiledir.
    Mahatma Gandhi




  • İnsanların yaşları onları aşktan koruyamaz ama aşk insanları bir noktaya kadar yaşlılıktan korur.
    Jeanne Moreau




  • Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı!´
    Elie Wisel




  • İnsanlar başaklara benzerler. İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.
    Montaigne




  • Yanlış yapmayan insan yoktur. İnsanlık yanlışını kabul ve düzeltmekle ölçülür.
    Einstein




  • Cehennem yerinde hiç ateş yoktur. Herkes ateşini yanında götürür.
    Karacaoglan




  • Denizin dibinde incilerle taşlar karışık bulunurlar. Övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunur.
    Mevlana




  • Başarısızlık, daha akıllıca işler yapmak için yeni baslangıçlar fırsatıdır.
    Moshe Arens




  • Düşmanınızı asla hata yaparken rahatsız etmeyin.
    Napoleon Bonaparte




  • Yaşam size verilmiş boş bir filmdir. Her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın.
    Ara Güler



  • Dostluk, toprak bir maşrapa gibidir, önemsiz bir nedenden birdenbire kırılır ve bir daha kullanılmaz.
    Cicero




  • Herkes aynı fikirdeyse, hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir.
    Mevlana




  • Bana güç veren zaferlerim değil, yaşamdaki yenilgilerimdir.
    Sidney Poyntz




  • Büyüklüğün belli bir ölçüsü yoktur. Yükselten ya da alçaltan şey kıyaslamadır. Nehirde büyük görünen bir gemi, denizde küçüktür.
    Seneca




  • Hayatınız kötü bir yola girmişse, unutmayın; direksiyondaki sizsiniz.
    Marlynn Longston




  • Hayal gücünün mutlu bir çabaya girebilmesi için biraz da sıkıntı görmesi gerekir.
    John Ruskin




  • Hayatın çeşitli güçlüklerine karşı üç şey hediye edilmiştir.. Ümit, uyku ve gülmek.
    Kant




  • Aldıklarımızla hayatımızı kazanırız, verdiklerimiz ise hayatı hayat yapar.
    Arthur Asle




  • İnsanin ileriye dönük doğru kararlar alması, hesabının olmadığı bir bankadan para çekmesine benzer.
    Oscar Wilde




  • İnsan düşünce ile görür ve duyar.
    Epiharmus




  • Özgürlük için mücadele eden halk, çogunlukla karşısında yeni efendiler bulur.
    Lord Halifax




  • Başkasının önünü aydınlatırken kendi yolumuza da ışık tutarız.
    Ben Sweetland




  • Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil o güce karşı koydukları için yükselirler.
    W. Churchill




  • Karakteriniz, şöhretinizden önemlidir. Karakteriniz, siz ne iseniz odur... Oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur.
    John Wooden




  • Akıl hiçbir zaman duyguları yönetmez, sadece onun suç ortağı olur.
    Mignon McLaughlin




  • İnsan, denemediği her şeyde yüzde yüz başarısız olur.
    Francois de la Rochefoucauld




  • Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar yıpratmaz.
    Nietzsche




  • Fısıldanan sözler, çok kere yüksek sesle söylenenlerden daha uzağa gider.
    Çin Atasözü




  • Birisi herhangi bir konuda "anlatılması imkânsiz" diyorsa, anlatmaya çalışacağından emin olun.
    Clyde B. Aster




  • Az şey bilirsek bir şeyin doğruluğuna emin olabiliriz, bilgi artınca kuşku da artar.
    Goethe




  • Göze göz yasası herkesi kör eder.
    Gandhi




  • Hayatın en büyük trajedisi çok çabuk yaşlanmamız, ama çok geç akıllanmamızdır.
    Benjamin Franklin




  • Nerede otorite varsa orada otoriteye direnen bir adam vardır.
    Oscar Wilde




  • Cisimleri gördüğüm gibi değil, düşündüğüm gibi boyarım.
    Pablo Picasso




  • Bazılarının, sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor.
    Albert Camus




  • Kendinizi boş, çaresiz ve yararsız hissediyorsanız kötü... Bu demek oluyor ki, tez elden despot bir yönetimi başınıza efendi olarak getireceksiniz.
    Akıllı despot bunu bildiği için köleleri arasında yararsızlık ve çaresizlik hissini pekiştirmeye çalısır.
    Frank Herbert




  • Uygarlık bir harekettir, bir durum değil. Bir yoldur. Liman değil..
    Arnold Toynbee




  • Bir insan hakkında, başkalarının onun için söylediklerinden çok, Onun başkaları için söylediklerinden fikir edinilebilir..
    Leo Alkman




  • İlham diye bir kavramın varlığı kesin; önemli olan insanı çalışırken yakalaması.
    Pablo Picasso




  • Erkek çocuk ile babası arasındaki tek fark oyuncaklarının fiyatıdır.
    Jurg Weber




  • Bilgisayarlar çoğu işi kolaylaştırır, ancak kolaylaştırdıkları işlerin büyük çoğunluğu gereksizdir.
    Andy Rooney




  • Maddi hayata tapanlar, deniz suyu içenlere benzerler, içtikçe susuzlukları artar.
    Muhittin-i Arabi




  • Hayat tiyatro gibidir, en kötü insanlar, en iyi yerlerde otururlar.
    Aristofanes




  • Eğer aç ve kimsesiz bir köpeği alıp bakar ve rahata kavuşturursanız sizi ısırmaz. İnsan ve köpek arasındaki temel fark budur.
    Mark Twain




  • Düşmanlarınızı kötülemeyin, onlar sizin eserinizdir.
    William Hazlitt




  • Kişilikli olmak, kimse görmediği zaman da doğru olanı yapmaktır.
    J.C. Watts




  • Ey hayat! Ölüme şükret, seni, onun yüzünden seviyorum.
    Seneca




  • Güzel konuşmak için bir tek yol vardır; dinlemeyi öğrenmek.
    Christopher Morley




  • Birisine karşılık veremeyeceği bir iyilik yapmadıysan, mükemmel bir gün nedir bilmiyorsun demektir.
    Ruth Smeltzer




  • Nefretin kök salması, tıpkı kötü ün gibidir: yok edilmesi zordur.
    Baltasar Gracian




  • Hiç bir insana rastlamadım ki, onda öğrenilecek bir şey olmasın.
    Alfred de Vigny







  • Gençlikte sevmek için yaşarız, yaş ilerledikçe yaşamayı severiz.
    Saint-Euremond




  • En sürekli aşk karşılıksız aşktır.
    S. Maugham




  • Gökkuşağına ulaşmak istiyorsan yağmura katlanmak zorundasın.
    Dolly Patron




  • Şen adam güneşe benzer, girdiği yeri aydınlatmış olur.
    Cenap Sehabettin




  • Derin ve ihtiraslı sev... Kalbin kırılabilir ama hayatı dolu dolu yaşamanın tek yoludur.
    Erich Fromm




  • Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracaklarına duvar ördükleri için yalnız kalırlar.
    Newton




  • Kendini ulusuna hizmet etmeye adayan siyasetçiye devlet adamı denir. Ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen devlet adamına ise siyasetçi.
    George Pompidou




  • Bir şeyi istediğimiz zaman hep onun çekici yanlarını görürüz, onu elde ettikten sonra da hep kötü yanlarını buluruz.
    Jonathan Swift




  • İnsan dünyaya bir defa gelir. Adam gibi yaşarsa bir defa gelmek yeterlidir.
    Joe E. Lewis