Bomboş bir tual ve benden bir otoportre yapmam bekleniyor…
Nasıl anlatsam, nereden başlasam?
Her şeyin, içinde bulunduğu YER ile tanımlandığını söylemişler büyüklerimiz. Sanırım ben de buradan başlamalıyım. Nerede doğduğumu tam olarak hatırlamıyorum lâkin kendimi bildim bileli Araf’ta yaşıyorum. Uygunsuz hava koşullarından mütevellit, ülkem insanlarının birçoğunun yakalandığı Araf Sendromu’nun etkisi altındayım ben de.
Sanıldığı gibi iki ülkeye sınırları yoktur topraklarımın.Hayatı ve de evreni; sağımdakiler ve solumdakiler olarak algılamam. Baktığım her yönde farklı ülkeler, farklı yaşantılar görürüm. Küçük yolculuklarım vardır o ülkelere. Bir sağımdakinin kapılarını zorlarım, bir solumdakinin duvarlarına çarparım, kanat takıp uçmayı da denemişimdir köstebek gibi yollar açarak yerin altındaki ülkeleri keşfi de. O ülkelerdeki sevdiklerime özlem mi iter beni o ülkelere; yoksa ülkemdeki zorlu hayat şartları mı hiç bilemedim şimdiye kadar. Her yerde olmayı deneyip olamayan, hep olma yollarında HİÇ bile olamayan bir varlığım ben. Budur beni Araf’ta yaşamaya mahkûm eden.
Şimdiye kadar anlattıklarım, ülkemin Hiçlik Ülkesi, benim de Hiç olduğumu düşünmeye sevk ettiyse affedin. Hiçbir şey ülkesine dair masallar vardır. (sanıyorum ki; dinleyenler vardır) O ülkede her şeyin hiçbir şey, hiçbir şeyin de her şey olduğu anlatılır. Onlarla karıştırmayın burayı. Hep de yoktur benim ülkemde, Hep'i tanımlı yapan Hiç de. Bir sistem yok burada, kurallar da, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlatan kitaplar da…
Anarşist bir yapılanma! Kendi doğrularımızı kendimiz buluruz, kendi rotamızı kendimiz çizeriz. O yüzden çok görmeyin fikriyatımdaki, zikriyatımdaki ve dahi eylemlerimdeki tutarsızlığı. Hayır, hayır! Hayatıma dışarıdan koyulan kurallar olmadığı için kuralsız yaşadığımı da sanmayın. Küçük bir çocuğa sobanın sıcak olduğunu söyleyen bir büyüğü olmasa da; kendini yaktığında öğrenir yaklaşmaması gerektiğini. Ülkem insanları gibi ben de kategorizasyondan nefret ederim. Her şeyin yaşadıkları yer ile tanımlı olduğunu söyledimse de en başta, insan davranışlarını tanımlamak için yeterli olmadığının farkındayım. Her bireyi kendi içinde –içinde bulundukları iklim koşullarını da göz ardı etmeden- , -O, Bu, Şu, Oyum, Buyum, Şuyum, sağdakiler, soldakiler, ötedekiler, beridekiler diye etiketlemeden- tanımlamak gerektiğine inanıyorum.
Ezcümle: Ben ne Oyum, ne Bu ve ne de Şu… Ben; O, Bu, Şu ve hatta hepsi birden olmayı denemiş, sonra HİÇ olmaya merak sarmış ama o da olamamış bir varlığım.
Ben; benim. Benden önce hiç kimsenin olmadığı, Benden sonra da kimsenin olmayacağı, kuvvetle muhtemel olmak da istemeyeceği Ben… ŞALAMAR işte...
(alıntı)