İNSAN DÜŞÜNEN VARLIKTIR.

11 Ocak 2015 Pazar

ÂŞIK OLMANIN DA BLİMİ VAR!

ask3




ÂŞIK OLMANIN DA BİLİM
Bir kadın veya erkeğe ilgi duyup duymadığımızın kararını aslında
saniyeler içerisinde ve tamamen beş duyumuzu kullanarak veriyoruz. 
İlk görüşte aşk sözü çok da yanlış değil anlayacağınız.Ülkenin bilim 
ve eğitim gündemi gerçekten çok karışık… 
Birbirini öldüren akademisyenler, yeni YÖK disiplin kuralları, 
otel gibi puanlama sistemine 
tabi tutulacak olan özel okullar ve dahası… Diyeceksin ki normal 
gündem çok mu sakin?!.. Oradaki durum tabii daha fena… Çok az kaldı, günlük hayatımızın en yeni parçası haline gelen İŞİD ile üşütmek 
üzereyiz…
Geçtiğimiz Cumartesi uzun ve sıkıcı bir toplantıdan çıkıp kendimi zar zor 
bulduğum taksiye yeni atmış radyoda haberleri dinlerken, işte bu 
düşüncelerle aklımdan “bu haftada yazacak olumsuz dünya kadar 
gelişme mevcut” gibi fikirler geçmeye başlamıştı bile…
Taa ki taksiciyle olan muhabbet koyulaşmaya başlayana dek…
Son 4 yıldır taksicilik yaparak Boğaziçi Üniversitesi’nde okuttuğu 
oğlundan gururla bahsediyordu. Hem makina mühendisliği hem de 
inşaat mühendisliği bölümlerini okuyup çift anadal yapan oğlu da onu utandırmıyordu dinlediğim kadarıyla… Taksici muhabettinin esasında 
vardır, nereden hangi konuya hangi ara geldiğini anlamazsın bile… 
Mevzu önce benim mezun olduğum okul ODTÜ’ye oradan da Ankara’ya 
geçti derken taksicinin aklına Ankara ile ilgili gelen ilk anı her şeyi bırakıp 
bugünkü konu üzerine yazmaya karar vermeme sebep oldu.
Yıl 1987 diye başladı… Semtiyle beraber bir banka ismi verdi… 
O bankanın müşterilerinin sıra beklemekten asla sıkılmadığını, 
sebebinin de bankada görev yapan kadın memurlardan birinin dillere 
destan güzelliği olduğundan yaklaşık on beş dakika kadar bahsetti… 
Anlatırken gerçekten mutluydu, nerdeyse otuz yıl önce bir süre olduğu 
bir yere dair aklına gelen ilk şey hep uzaktan görmüş olduğu o kadının 
muhteşem güzelliğiydi…
Bir insan nasıl olur da on yıllar öncesinde sadece platonik olarak ilgi 
duyduğu birisini bu kadar canlı hatırlayabilir, anlatırken hala mutlu olabilir soruları kafamda dönmeye başlamıştı bile… Ve açıkçası bundan daha önemli 
ne olabilirdi?!
Bir aya kalmaz unutacağımızın garanti olduğu bunca kötülüğün, 
olumsuzluğun arasında bir adam on yıllar öncesinde hissettiklerini bugün 
hala bütün canlılığıyla anlatabiliyordu… Yeni başlayan yaz aylarının da 
verdiği motivasyonla konunun üzerine gitmeye karar verdim ve belki olayın 
tüm romantizmini kaçıracağım ama gördüm ki aşık olmanın bile tahmin edilemeyecek kadar çok bilimsel yanı mevcut !
Öncelikle bir kadın veya erkeğe ilgi duyup duymadığımızın kararını aslında saniyeler içerisinde ve tamamen beş duyumuzu kullanarak veriyoruz.
İlk görüşte aşk sözü çok da yanlış değil anlayacağınız.
Gördüğümüz birini beğendiğimizde de bu sefer istemsiz bir refleks olarak yakınlaşma dürtümüz devreye giriyor. Sebebi çok basit; beynimiz görme 
haricindeki diğer duyularımızı da devreye sokmak istiyor. Ve birine 
yaklaştığımızda devreye giren ikinci ve belki de en önemli duyumuz koku 
alma duyusu. Fakat yaptığımız iş aslında karşımızdakinin parfümünü 
beğenmenin çok ötesinde… 
Birine yaklaştığınızda istemsiz olarak feromon (pheromone) hormonunun 
sinyallerini algılıyoruz. Bu sinyaller sadece karşımızdaki insanın fiziksel 
durumu, genetik yapısı ve bize uyumluluğu konusunda beynimize bir fikir 
vermekle kalmıyor aynı zamanda ilk konuşmanın yani ilk etkileşimin
başlamasına da ön ayak oluyor.
Bu da bizi üçüncü duyuya yani işitme duyumuza götürüyor. Hem kadınların 
hem de erkeklerin belirli frekanslardaki seslere daha hassas olduğu da 
bilimsel bir gerçek. Erkekler ağırlıklı olarak daha tiz ve geniş ses aralığına 
sahip kadınları, kadınlar da tam tersi kalın ve dar ses aralığına dahip 
erkekleri çekici buluyorlar.
Diyelim ilgilendiğimiz insan, ona uyguladığımızın farkında dahi olmadığımız
tüm bu testlerden geçti… İş yine de bununla bitmiyor! Çok çok önemli son bir 
test var ve kalan iki duyumuz bu testte beraber çalışıyor!
O son test; ilk öpüşme.
Karşımızdaki istediği testten geçmiş olsun, istediği kadar mükemmel bir insan olursa olsun sonuç itibariyle beraber olup olmayacağımızın akıbetini %90 
oranında bu ilk öpücük belirliyor.
Ve o ilk öpücük gerçekten iyiyse, işte o an vücudumuz yoğun bir şekilde norepinefrin salgılamaya başlıyor ve işte karşınızdaki ile aranızdaki bağın kurulduğu an tam olarak bu an!.. Norepinefrin salgılandığı andan itibaren 
dış dünya ile bağın koptuğu, vücudun aşırı miktarda glukoz salgıladığı ve 
hafıza dahil tüm beyin aktivitelerinin boyut atladığı bilinen gerçekler.
İşte insanların evlendikleri gün dahil her şeyi unutup sevdiği insanla ilk öpüşmelerini unutmamalarının sebebi tam da bu.
Tüm mekanizma bu şekilde anlatınca oldukça basit gibi görünüyor aslında 
ancak bu denklemde karşı tarafında benzer bir yoldan geçtiğini unutmamak 
lazım!.. Karşılıklı olarak bu uyumu yakalamanın olasılığı ne yazık ki milyonda
bir seviyelerinde çıkıyor ancak bu sizi hemen umutsuzluğa itmesin. Siz de biliyorsunuz ki belirleyici bir çok başka faktör daha var ve bunlardan en 
önemlisi de hayatınızda biri yokken de mutlu olabilmesini bilmek.
Bunun sırrı önce ne yapmaktan hoşlandığını keşfetmekten ve gerçekten 
sevdiğin bu şeyleri yapmaktan vazgeçmemekten geçiyor…
Uzun lafı kısası; Yapmayı gerçekten sevdiğin şeyleri bul ve bunlara kendini
ada… Tabii abartmadan!.. Kendini adarken yaydığın ışık kimin dikkatini 
çekiyorsa o kişi doğru kişidir ve inan bu yazıda bahsi geçen tüm testleri zaten geçmiştir!..
Can Gürses