ÂŞIK OLMANIN DA BİLİM
Bir kadın veya erkeğe ilgi duyup duymadığımızın kararını aslında
saniyeler içerisinde ve tamamen beş
duyumuzu kullanarak veriyoruz.
İlk görüşte aşk sözü çok da yanlış
değil anlayacağınız.Ülkenin bilim
ve eğitim gündemi gerçekten çok
karışık…
Birbirini öldüren akademisyenler, yeni YÖK
disiplin kuralları,
otel gibi puanlama sistemine
tabi tutulacak olan özel okullar ve dahası…
Diyeceksin ki normal
gündem çok mu sakin?!.. Oradaki durum
tabii daha fena… Çok az kaldı, günlük hayatımızın en yeni parçası haline
gelen İŞİD ile üşütmek
üzereyiz…
Geçtiğimiz Cumartesi uzun ve sıkıcı bir
toplantıdan çıkıp kendimi zar zor
bulduğum taksiye yeni atmış radyoda
haberleri dinlerken, işte bu
düşüncelerle aklımdan “bu haftada yazacak
olumsuz dünya kadar
gelişme mevcut” gibi fikirler geçmeye
başlamıştı bile…
Taa ki taksiciyle olan muhabbet koyulaşmaya
başlayana dek…
Son 4 yıldır taksicilik yaparak Boğaziçi
Üniversitesi’nde okuttuğu
oğlundan gururla bahsediyordu. Hem
makina mühendisliği hem de
inşaat mühendisliği bölümlerini okuyup çift
anadal yapan oğlu da onu utandırmıyordu dinlediğim kadarıyla… Taksici
muhabettinin esasında
vardır, nereden hangi konuya hangi ara
geldiğini anlamazsın bile…
Mevzu önce benim mezun olduğum okul ODTÜ’ye
oradan da Ankara’ya
geçti derken taksicinin aklına Ankara ile
ilgili gelen ilk anı her şeyi bırakıp
bugünkü konu üzerine yazmaya karar
vermeme sebep oldu.
Yıl 1987 diye başladı… Semtiyle beraber bir
banka ismi verdi…
O bankanın müşterilerinin sıra beklemekten
asla sıkılmadığını,
sebebinin de bankada görev yapan kadın
memurlardan birinin dillere
destan güzelliği olduğundan yaklaşık on beş
dakika kadar bahsetti…
Anlatırken gerçekten mutluydu, nerdeyse
otuz yıl önce bir süre olduğu
bir yere dair aklına gelen ilk şey
hep uzaktan görmüş olduğu o kadının
muhteşem güzelliğiydi…
Bir insan nasıl olur da on yıllar öncesinde
sadece platonik olarak ilgi
duyduğu birisini bu kadar canlı
hatırlayabilir, anlatırken hala mutlu olabilir soruları kafamda dönmeye
başlamıştı bile… Ve açıkçası bundan daha önemli
ne olabilirdi?!
Bir aya kalmaz unutacağımızın garanti
olduğu bunca kötülüğün,
olumsuzluğun arasında bir adam on yıllar
öncesinde hissettiklerini bugün
hala bütün canlılığıyla anlatabiliyordu…
Yeni başlayan yaz aylarının da
verdiği motivasyonla konunun üzerine
gitmeye karar verdim ve belki olayın
tüm romantizmini kaçıracağım ama gördüm ki
aşık olmanın bile tahmin edilemeyecek kadar çok bilimsel yanı mevcut !
Öncelikle bir kadın veya erkeğe ilgi duyup
duymadığımızın kararını aslında saniyeler içerisinde ve tamamen beş duyumuzu
kullanarak veriyoruz.
İlk görüşte aşk sözü çok da yanlış değil
anlayacağınız.
Gördüğümüz birini beğendiğimizde de bu
sefer istemsiz bir refleks olarak yakınlaşma dürtümüz devreye giriyor. Sebebi
çok basit; beynimiz görme
haricindeki diğer duyularımızı da devreye
sokmak istiyor. Ve birine
yaklaştığımızda devreye giren ikinci ve
belki de en önemli duyumuz koku
alma duyusu. Fakat yaptığımız iş aslında
karşımızdakinin parfümünü
beğenmenin çok ötesinde…
Birine yaklaştığınızda istemsiz olarak
feromon (pheromone) hormonunun
sinyallerini algılıyoruz. Bu sinyaller
sadece karşımızdaki insanın fiziksel
durumu, genetik yapısı ve bize
uyumluluğu konusunda beynimize bir fikir
vermekle kalmıyor aynı zamanda
ilk konuşmanın yani ilk etkileşimin
başlamasına da ön ayak oluyor.
Bu da bizi üçüncü duyuya yani işitme
duyumuza götürüyor. Hem kadınların
hem de erkeklerin belirli frekanslardaki
seslere daha hassas olduğu da
bilimsel bir gerçek. Erkekler ağırlıklı
olarak daha tiz ve geniş ses aralığına
sahip kadınları, kadınlar da tam tersi
kalın ve dar ses aralığına dahip
erkekleri çekici buluyorlar.
Diyelim ilgilendiğimiz insan, ona
uyguladığımızın farkında dahi olmadığımız
tüm bu testlerden geçti… İş yine de bununla
bitmiyor! Çok çok önemli son bir
test var ve kalan iki duyumuz bu testte
beraber çalışıyor!
O son test; ilk öpüşme.
Karşımızdaki istediği testten geçmiş olsun,
istediği kadar mükemmel bir insan olursa olsun sonuç itibariyle beraber olup
olmayacağımızın akıbetini %90
oranında bu ilk öpücük belirliyor.
Ve o ilk öpücük gerçekten iyiyse, işte o an
vücudumuz yoğun bir şekilde norepinefrin salgılamaya başlıyor ve işte
karşınızdaki ile aranızdaki bağın kurulduğu an tam olarak bu an!.. Norepinefrin
salgılandığı andan itibaren
dış dünya ile bağın koptuğu, vücudun aşırı
miktarda glukoz salgıladığı ve
hafıza dahil tüm beyin aktivitelerinin
boyut atladığı bilinen gerçekler.
İşte insanların evlendikleri gün dahil her
şeyi unutup sevdiği insanla ilk öpüşmelerini unutmamalarının sebebi tam da bu.
Tüm mekanizma bu şekilde anlatınca oldukça
basit gibi görünüyor aslında
ancak bu denklemde karşı tarafında benzer
bir yoldan geçtiğini unutmamak
lazım!.. Karşılıklı olarak bu uyumu
yakalamanın olasılığı ne yazık ki milyonda
bir seviyelerinde çıkıyor ancak bu sizi
hemen umutsuzluğa itmesin. Siz de biliyorsunuz ki belirleyici bir çok başka
faktör daha var ve bunlardan en
önemlisi de hayatınızda biri yokken de
mutlu olabilmesini bilmek.
Bunun sırrı önce ne yapmaktan hoşlandığını
keşfetmekten ve gerçekten
sevdiğin bu şeyleri yapmaktan
vazgeçmemekten geçiyor…
Uzun lafı kısası; Yapmayı gerçekten
sevdiğin şeyleri bul ve bunlara kendini
ada… Tabii abartmadan!.. Kendini adarken
yaydığın ışık kimin dikkatini
çekiyorsa o kişi doğru kişidir ve inan bu
yazıda bahsi geçen tüm testleri zaten geçmiştir!..
Can Gürses