İNSAN DÜŞÜNEN VARLIKTIR.
17 Mayıs 2013 Cuma
14 Mayıs 2013 Salı
Sisifos
Sisifos
Başkaldırı,
her zaman, iktidar baskısından dolayı doğan ve ona karşı gösterilen bir
tepkidir. Toplumlar, doğal yaşam dengelerinin bozulmalarından dolayı tepki
gösterir. Eksi kutuplar, her zaman, bünyesinde artıları da bulundurur. Var olan
sistemin istekleri hiç bir zaman bitmeyeceğinden ya da baskı ve kıyım
geleneklerini hiç bir zaman bırakmak istemeyeceklerinden dolayı, kendine
paralel başkaldırılar da her daim yeşerecektir. Sistem, köylüyü toprakla,
şehirlerde yaşayanları evle, çiftçiyi tohumla, emekliyi üç kuruşluk maaşla,
öğrenciyi meslekle kontrolü altına alarak tüm bireyleri kendine mahkum etmiştir
adeta. Peki bu hep böyle miydi?
Hayır.
İnsan
doğasının olağan üstü diyebileceğimiz bitmek bilmez iradesi her daim yeni
Sisifos'lara gebe olmuştur.
Sisifos,
mücadele demektir. Sisifos bizler gibi bir ölümlüdür. Zeus, Sisifos’u tanrılara
biat etmediği ve doğru bildiği şeyden asla vazgeçmediği için, yeraltı ülkesinin
cehennemi olan Tantaros’a kapatır. Yanında büyük yuvarlak bir kaya durur.
Ayrıca Sisifos’un önünde koca bir tepe vardır. Sisifos’a verilen ceza, bu
kayayı tepeye kadar çıkarmasıdır. Sisifos, var gücüyle kayaya yüklenerek bu
kayayı tepeye çıkarmaya çalışır. Fakat Sisifos, kayayı tam tepeye ulaştırdım
derken kaya bir den gerisingeriye yuvarlanıyor. Sisifos zaman kaybetmeden
tekrar yükleniyor kayaya ve tepeye çıkarmaya başlıyor. Tam tepeye varınca yine
kaya aynı şekilde yuvarlanmaya başlıyor. Kaya aşağı doğru yuvarlandıkça Sisifos
geri dönüyor ve tekrardan kayayı yukarı çıkarmaya başlıyor. Bu bitmez tükenmez
bir hal almaya başlıyor. Sisifos umutsuzluğa bir an olsun kapılmadan inatla o
kayayı tepeye çıkarmaya odaklamıştır kendini. Karşısındaki kişinin kim
olduğunun hiçbir önemi olmadan, sadece başarıya odaklanmıştır. Hiç bitmeyen bir
umuttur onunki. Bu, yarım kalan her şeyin yeniden, umutla yapılmasıdır. Yeni
nesillere aktarılmasıdır bu. O kaya yalnızca bir kil yığını değildir Sisifos
için. O, tanrılara karşı baş kaldırması için elinde bulunan tek şeydir aslında.
Kaya gerisingeriye yuvarlandığında, onu her seferinde yeniden tepeye çıkarması
da yılmayacağının bir göstergesidir.
Bugün,
var olan sürecin sekteye uğraması demek Sisifos'ları yeniden ve daha da kararlı
bir biçimde doğurmak demektir. Böylesi bir iradenin karşısında okyanusların
ırmağa, denizlerin derelere dönüştürülmesi salt bir durumdur.
Güzellik Ve Çirkinliğin Hikayesi
Güzellik
Ve Çirkinliğin Hikayesi
Bir gün,
güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar ve dediler, 'haydi
denize girelim.' Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler. Bir süre sonra, çirkinlik
kıyıya dönüp, güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. Güzellik de
denizden çıktı, kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu,
çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti güzellik. O gün
bugündür, erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden güzelliğin
yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu.
Ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, gözlerinden tanırlar
çirkinliği.
10 Mayıs 2013 Cuma
7 Mayıs 2013 Salı
GÜNÜN ANLAMI
Bir insan
ne kadar kendi içinde derine giderse, o kadar olgundur.
Kendi
varlığının tam özüne ulaştığında, mükemmelen olgunlaşmıştır.
Fakat o
anda kişi kaybolur, yalnızca mevcudiyet kalır.
Benlik
kaybolur, yalnızca sessizlik kalır.
Bilgi
kaybolur, yalnızca masumiyet kalır.
Osho
5 Mayıs 2013 Pazar
2 Mayıs 2013 Perşembe
1 Mayıs 2013 Çarşamba
RAKI
“İçelim, ab-ı hayat neşe versin bedene allah rahmet eylesin rakıyı icat edene artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin allah bizi meyhanesiz memlekete düşürmesin”
“AMİİİİİİİİİİNNNNNN”
Naralarıyla başlar güzel bir rakı-roka muhabbeti. Kanatlar mangalda pişer, masada ezine ve tulum peyniri, paprika, haydari, ananas (deneyin ııığğ iğrenç demeyin retro meze), çay… Çay’ı ben su yerine rakının yanıda içerim, galiba gizli adanalılık var damarlarımda… Bir yudum daha rakıdan çeker ve yeteri kadar içtikten sonra şu dizeler dökülür dudaklarımdan…
Naralarıyla başlar güzel bir rakı-roka muhabbeti. Kanatlar mangalda pişer, masada ezine ve tulum peyniri, paprika, haydari, ananas (deneyin ııığğ iğrenç demeyin retro meze), çay… Çay’ı ben su yerine rakının yanıda içerim, galiba gizli adanalılık var damarlarımda… Bir yudum daha rakıdan çeker ve yeteri kadar içtikten sonra şu dizeler dökülür dudaklarımdan…
Sarhoşum…
Sarhoşum…
Sarhoş.
Sarhoş.
Caddenin Göbeğine Oturmuşum,
Aklıma Eserse Sırt Üstü Yatabilirim
Nara Atabilirim,
Kem Gözler Umrumda Değil,
Ben Kendi Gözlerimden Kurtulmuşum…
Aklıma Eserse Sırt Üstü Yatabilirim
Nara Atabilirim,
Kem Gözler Umrumda Değil,
Ben Kendi Gözlerimden Kurtulmuşum…
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun güzel dizeleri, ne zaman içsem kafam kıyak olsa hemen bu dizeler aklıma gelir… Bir off çektirir içen herkese… ama hüzünlendirmez, masadaki keyfi asla kaçırtmaz… ve gecenin ilerleyen saatlerinde dilin kemiği yok Neyzen Tevfik gelir oturur masaya şu dizeleriyle…
Ne ararsin TANRI ile aramda!…
Sen kimsin ki orucumu sorarsin?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Basi açiga niye türban sorarsin?
Sen kimsin ki orucumu sorarsin?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Basi açiga niye türban sorarsin?
Raki, sarap içiyorsam sana ne.
Yoksa sana bir zararim, içerim.
Ikimiz de gelsek kildan köprüye,
Ben dürüstsem sarhosken de geçerim
Yoksa sana bir zararim, içerim.
Ikimiz de gelsek kildan köprüye,
Ben dürüstsem sarhosken de geçerim
Esir iken mümkün müdür ibadet?
Yatip kalkip ATATÜRK’e dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden,
Dininden de soguyacak bu millet
Yatip kalkip ATATÜRK’e dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden,
Dininden de soguyacak bu millet
Isgaldeki hali sakin unutma.
ATATÜRK’e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan yine çikardin amma
Baban kimdi bilemezdin serefsiz.
ATATÜRK’e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan yine çikardin amma
Baban kimdi bilemezdin serefsiz.
Şerefsiz kısmını bağırdıktan sonra rakıdan bir yudum daha alıp masaya yavaşça çarparsın kadehi… Çoşkunu kimse durduramaz… Sonra küfürler tektek savrulur sağa, sola :D Selanik kadehleri çıkar, 2 tur hızlı selanik kadehiyle dönersin , bizde adettendir Yeni yetmeler ve kız çocukları için değildir… Necip Mirkelam oğlunun dediği gibi…
Al kadehi eline,
Dokun gönül teline,
Muhabbet alemine,
Bir merhabadır rakı.
Dokun gönül teline,
Muhabbet alemine,
Bir merhabadır rakı.
Adabı, erkanı var,
Zamanı mekanı var,
Kimin ki iz’anı var,
O na şifadır rakı.
Zamanı mekanı var,
Kimin ki iz’anı var,
O na şifadır rakı.
Gönül dargınlarına,
Vefa kırgınlarına,
Hayat yorgunlarına,
Haza devadır rakı.
Vefa kırgınlarına,
Hayat yorgunlarına,
Haza devadır rakı.
Mirkelamoğlu der ki:
Had bilmezsen eğer ki,
Öyle rüsva eder ki,
Başa beladır rakı.
Had bilmezsen eğer ki,
Öyle rüsva eder ki,
Başa beladır rakı.
Masadan kalkmadan Nazım’ı hatırlayalım… Kimler için olduğunu Necip Mirkelamdan öğrendik, Nasıl içileceğini Nazım anlatsın…
Nazım Hikmet demiş ki “RAKI !!! Bu meret öyle bir merettir ki, acıyla içilir, tatlıyla içilir, neşeyle içilir, ağlayarak içilir, kavunla içilir, peynirle içilir, ikisi beraber çok güzel içilir yemekle içilir, mezeyle içilir, suyla içilir, susuz içilir, sodayla içilir, şalgamla içilir. Ama işte,bir tek salakla içilmez. … “
Son olarak Atatürk Neyzen Tevfik’i Çağırmış iyi içiyor diye…
Hal hatır sorduktan sonra, “iyi içermişsin sen Tevfik bir isteğin var mı ?” demiş
Neyzen demiş ki, “Paşam Karnım biraz aç. Bir kilo rakı , bir somun ekmek ve bir tencere istiyorum” demiş
Paşa şaşırdıktan sonra istediğini yerine getirtmiş,
Neyzen bir kilo rakıyı tencereye döküp, üstüne ekmek doğramış,
ve çala kaşık yerken paşada şaşkınlıkla Neyzeni izlemiş.
Neyzen bitirince “Paşam şimdi karnım doydu içmeye başlayabiliriz” demiş
İçtik güzelce tüm gece, Allah rahatlık versin herkese….
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)