İNSAN DÜŞÜNEN VARLIKTIR.

26 Eylül 2010 Pazar

Bir Şehirde Tıramvaylarla Yapılmış Gece Gezintileri Üstüne

İhtiyarlık, yalnızlık, bir de ben, 

bir de karasevda dördümüz konuşmadan yan yana yürüyoruz. 

Her birimiz tek başına yürüyor ama yan yanayız,

neler vermezdik işitmiyelim diye birbirimizin ayak sesini. Acıyoruz, sövüyoruz birbirimize içimizden ama birbirimizi sevmiyoruz çünkü inanmıyoruz birbirimize.
Neler vermezdik bir dö...
rtyol ağzına varıp sapabilelim diye bir anda dört ayrı sokağa ama içimizden biri ölse kalanlar sevinir mi bilmiyorum.
İhtiyarlık yalnızlık bir de ben bir de karasevda dördümüz konuşmadan yan yana yürüyoruz geceleri tıramvaylara biniyoruz nerelere gittiklerini bilmediğimiz tıramvaylara
üçer vagonlu geniş temiz tıramvaylar bizi korkunç gıcırtılarla bir yerlere götürüyor geceleri yanmış duvarlar çıkıyor karşımıza ansızın ve sokak fenerlerinin ışığında
yürüyor üstümüze yüksek ve inatçı yürüyor pencereler çıkıyor karşımıza ve geliyor bize doğru yığınla ve birbirini
çiğneyerek camsız çerçevesiz ve odaların insanların değil boşlukların pencereleri,kanatsız kapıların hiçbir yere açılmayan kapıların önünden geçiyoruz sarı pazubentleri üç noktalı adamlar tıramvay bekliyor kaldırımdalarda
ucu lastik bastonlarına dayanmışlar dilsizlerinin tümü sağır mı bilmem ama körlerinin çoğu bakar kör ve tıramvayların ışıkları düşüyor açık gözlerinin içine ama onlar gözlerinin içine ışık düştüğünün farkında değil yaşlı yorgun kadın biletçiler bindiriyor tıramvaylara körleri beni elimden
tutup yumuşacık yerden kaldıran kadınlar çoğunuza birkaç şiirden başka bir şey veremedim biraz da keder belki
hepinize minnetliyim yangın yerlerinin karanlıklarını geçiyoruz
barok sarayları yıkılmış alanları geçiyor tıramvaylar ve yanmış yıkılmış
taşlar birbirine benzediğinden başımız dönüyor hep aynı yerde dolanıyoruz
delik deşik olmuş bu şehir başka şehirleri yıkmağa yolladığından askerlerini
ben yerle bir edilmiş şehirler gördüm askerlerini başka şehirleri yıkmağa
yollamışlardı başka şehirlerin askerleri yerle bir etmişti onları
ve şehirler gördüm hazırlıyor askerlerini başka şehirleri yıkmağa yollamak için ve kendileri yıkılmak için
kemancılar biniyor tıramvaylara keman kutuları koltuklarında ve kederli
uzun saçları gizleyemiyor dazlaklıklarını
bu Ağustos dünyanın son Ağustosu mu diye sordu kemancılardan biri
bilmediğim bir dille biletçi kadına
tıramvayların sahanlıklarında öfkeli delikanlılar duruyor
öfkeleri neden kime kendileri de bilmiyor sanırım
güzelim Havana'da şimdi saat kaçtır gece midir gündüz müdür
genç kızlar iniyor tıramvaylardan
bacakları gayet biçimli
olduğum yerde oturup kımıldamadan arkalarından gidiyorum ve taş
köprünün altında ağızlarının sıcaklığını duyuyorum yüzüme yakın
ve başımı çeviriyorum nerde olduğunu bile bilmediğim genç bir kadın dokunuyor omuzuma
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
ak boynu uzundur yuvarlaktır
duraklarda kara hasır şapkalı korkunç kocakarılar birbirlerinin elinden
tutup geçiyor tıramvay yolunu
sağımda oturan adam gömüldü kendi içine yitirdi kendini
yine kederli dalgalara düştü sağımda oturan
ve ben biliyorum kocalmak bu işle başlar
ve lâkin elimde değil kederli dalgalara düşmemek
ve ben biliyorum kocalmak bu işle başlar
yine kederli dalgalara düştü sağımda oturan

deponun kapısında indik son tıramvaydan
yaya dönüyoruz
dördümüz
ihtiyarlık yalnızlık bir de ben bir de karasevda

ortalık ağarıyordu otele vardığımızda
odamızda radyoyu açtık
Kosmos gemilerini anlatıyor.

Nazım Hikmet RAN