İNSAN DÜŞÜNEN VARLIKTIR.

28 Aralık 2010 Salı

"Sanırım hayal kurarken malzemeden çalıyoruz, Çünkü sürekli yıkılıyor"!
J. Christophe

SEVMEYİ UNUTANLAR İÇİN

Sevmeyi unutmuşsunuz kardeşler
yalan her şey gibi
aşklarınız da.
Yaşamı ölüm
diye anlatıyorlar size
yalanı gerçek diye.

Ne leylakların
tomurundan
haberiniz var

Ne önünüzden
kara bir tabut
gibi geçen geceden.

Sevmeyi unutmuşsunuz kardeşler
yalan aşklarınız da..

Behçet AYSAN


27 Aralık 2010 Pazartesi

İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil,prensipleri ve inançlarıdır.
[Albert Einstein]

"Bir adam karısına arabasının kapısını acıyorsa emin olabilirsiniz: Ya arabası yenidir, ya da karısı".
Albert Camus


 Herkes herkesi aynı sevemez dostlarım.. "Kimileri gururunun yettiği kadar sever, Kimileri de ömrünün yettiği kadar".
Bukowski

25 Aralık 2010 Cumartesi

İnsanlarn zayıf anında yanına gelerek, İyilik yaparmış gibi görünüp aslında seni kullanmalarına izin vermeyecek kadar güçlü ol.
 P.Brunton

Bil ki, önemli değildir kaç kez yenildiğin.. Unutma asıl önemli olan, kaç yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğin..
Sigmund Freud

21 Aralık 2010 Salı

Gitmekle gidilmiyor ki... Gitmekle gitmiş olamazsın; gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır...
Cemal Süreyya

Hep korkarız yalnızlıktan ama bil ki yalnızsan; Yalancı arkadaşların, iki yüzlü dostların ve çekip gidecek bir sevgilin olmaz.
 [Douglas Noel]

19 Aralık 2010 Pazar

Şimdi YAŞAMAK ZAMANI.


Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.

Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için.

Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.

Tam zamanında okşamalısın başını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.

Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.

Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.

Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.

Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.

Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.

Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.

Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.

Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.

Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.

Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.

Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.

Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.

Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında âşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.

Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.

Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi, şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi, kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI.


[ Can YÜCEL ]

 
Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.
[Albert Einstein]

 
Ruh eşini hala bulamadıysan üzülme.. "Bu senin eşsiz bir ruhunun olduğunu gösterir".
[Marquez]

17 Aralık 2010 Cuma

Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasırdır; ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın.  

HZ. MEVLANA

Rahatlıkla mutluluk olmaz, Mutluluk acıyla elde edilir. İnsanoğlu hayata mutlu olmak için gelmemiştir...

Fyodor DOSTOYEVSKI

15 Aralık 2010 Çarşamba

Temiz yürekli insanlar hiçbir zaman rahat hayat yaşayamazlar,çünkü kendilerini başkalarının mutluluğu için feda ederler...



YAŞAMAK YÜREK iSTER ÇÜNKÜ...

Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir.

Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebi
leceğini değiştirmeye çalışmak da. Sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. İnsan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından, kendi güçsüzlüklerinden, kendi zaaflarından, kendi acılarından, kendi coşkularından ürker.

Yaşama her dokunuşunda, duygularının alevlenip kendisini yakacağından çekinir. Onun için kaçar yaşamdan, aşktan kaçar, öfkeden, hareketten, sevinçten, kendisinden kaçar. Korku yüzünden yaşanamamış bir yaşamı ellerinde taşımaktan yorularak, kendisine uydurduğu bin bir türlü mazeretle yaşama arkasını dönmeye, gizlenmeye uğraşıp, gizliden gizliye yok olmaya çabalar.

Korku kendine acımayı getirir; kendini zavallılaştırmaya baslar yaşamdan korktukça. Yaşamla yüz yüze gelmektense ağır ağır erimeyi tercih eder. Korktukça azalır gücü; korkuyla yaralanan bedeni artık en küçük bir dokunuşta acıyla inler. Her acıda korkusu biraz daha artar ve girdap gibi çeker içine güçsüzlük onu. Kendi korkusuna kalkıp kader der sonra, korkuyu değiştirilmez bir gerçek, alnına yazılmış bir yazgı olarak görür. Yeni bir aşkın düşüncesi bile titretir onu.
Kalabalıktan korktuğu kadar yalnızlıktan da korkar.

Hayatın hiçbir haline dayanamaz durumlara gelir. Sırtında yaşayamadığı hayatı, önünde yaşanacak günleriyle, kendi geçmişiyle geleceği arasında sıkışır kalır artık.
Kendi duygularıyla kuşatılır; döndüğü her yanda bir düşman gibi kendi duyguları çıkar karşısına. Şu yana dönse orada bir mutluluk vardır ama o mutluluğu değil mutluluğun arkasında gölgesi sezilen acıyı görür. Bu yana döndüğünde bir isyanın şevki vardır ama o isyanın çekiciliğini değil o isyan için ödenecek bedelin ağırlığının fark eder. Beri yanında bir aşk bekler onu ama o aşkın arkasından gelebilecek terk edilme ihtimaline diker gözlerini.

Her kıpırtıyla örselenebileceğinden çekindiği için kıpırdayamaz bile yerinden; yaşama yaklaşabilmek için bir tek adım bile atmaya yetmez cesareti. Ona sevinci gösterseniz; "ya sonra" diye sorar! Aşkı gösterseniz, gene ayni sorudur onun aklini kurcalayan; "ya sonra"! Öfke, coşku, dostluk, sevişme, başkaldırı, direnme hep aynı soruyu sürükler peşinden; "ya sonra". Bilinmeyen bir "ya sonra" için bilinenlerin hepsini ıskalamayı kabullenir. Ama ne garip, duygularından, yaşanacakların sonrasından korkanlar, acıdan sakınanlar çeker en büyük acıyı. Yaşanmamış bütün duyguları zehirli sarmaşıklar gibi boy atıp ruhlarına dolanır. "Sonrası umurumda bile değil" deyip yaşamla kucak kucağa gelenlerden çok daha fazla yarayı yaşayamadıkları için alırlar. Yakınıp dururlar; çektikleri acılardan söz ederler.

Acıyı da çekerler gerçekten ama acıdan korktukları için bunca acıyı çektiklerini görmezler bir türlü. Yaşamanın cesaret istediğini fark edemezler. Onun için çok az insan yaşar; çoğunluk yalnızca gününü kurtarır.
Yaşanmamış günlerin altında inleyen çaresiz bir köle gibi yitik bir hayatı taşır güçsüz omuzlarında.

Kendi gerçeklerimiz, kendi duygularımızdır bizi böylesine ürküten; çatal diliyle tıslayan bir yılan görmüş tavşan gibi kendi kendimizi hareketsiz bırakan. Ve ne kadar çok korkarsanız, korkunuz o kadar artar. Ne kadar yaşarsanız, cesaretiniz o ölçüde bilenir. Yaşayamıyorsanız eğer, bu başkalarından dolayı değildir. Sizi güçsüzleştiren, sizi çaresizleştiren, sizi isyanlardan alıkoyan, değiştiremeyeceklerinizi kabul etmenize engel olan, değiştirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yaşatmayan, sizin kendi korkularınızdır.
YAŞAMAK YÜREK iSTER ÇÜNKÜ...

 
Oscar Wilde


Önce doğruyu bilmek gerekir. Doğru bilinirse yanlış da bilinir ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.
Farabi

Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır
 Seneca

* Her ne olursa olsun, kendin olmak için asla geç değildir !..Ya da benim durumumda asla erken değildir..! Bunun zamanı yoktur, istediğin zaman başlayabilirsin. Değişebilir ya da aynı kalabilirsin..Bu işin bir kuralı yoktur !..Hayatımızı iyi ya da kötü yaşayabiliriz..! Umarım senin ki mükemmel olur. Umarım seni şaşırtacak şeyler yaşarsın..Umarım daha önce hiç hissetmediğin duygular yaşarsın. Umarım hayata başka bir pencereden bakan insanlarla tanışırsın..Umarım gurur duyduğun bir hayat yaşarsın ve eğer yaşamadığını düşünürsen ; Umarım içinde herşeye yeniden başlayacak gücü bulursun...*

Benjamin Button

* Hep sayılara inandım, içinde bir mantık olan denklemle hesaplanan !..Ancak hayatım boyunca onlarla uğraştıktan sonra mantık nedir diye soruyorum ?..Buna kim karar veriyor..? Araştırmalarım sırasında fizik, metafizik ve hayal alemlerine gidip geri döndüm ve kariyerimin en büyük buluşu gerçekleşti..! Mantıklı nedenler yalnızca, ama yalnızca gerçek sevginin gizemli denkleminde bulunabilir. Bu gece burada olmamı sana borçluyum, var olmamın nedeni sensin..Sen benim mantığımsın ; Teşekkür ederim...*

* Kendinden aşağıya bakıpta kendi kafasına hayran olan adam, kendinden yukarıya, geçmiş yüzyıllara gözlerini kaldırsın ; O zaman yüzlerce devin ayakları altında kalacak ve burnu kırılacaktır...! *

* Bir eşi olmalı insanın !..Rüzgar onun kokusunu getirmeli, yağmur onun sesini, akşam onu görecek diye pırpır etmeli yüreği, ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken cennetten köşe almışçasına sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı her bir hücresinden aşkın fışkırdığı, çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı İnsanın..! Ben seni ölene dek seveceğim boş laf ; Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim demeli...*

Geçmişteki acılarımıza gülümseyerek baktığımız anda büyümüşüz demektir...
Olmuyorsa zorlama, ya hayallerin kırılır ya kalbin. Unutmuş gibi yap çünkü güzel şeyler; onları hiç beklemediğinde gerçekleşir.

6 Aralık 2010 Pazartesi

 
Güzel bir kadın göze, iyi bir kadın da kalbe hoş görünür. Birincisi pırlanta, ikincisi de hazinedir...
Napolyon Bonapart 

4 Aralık 2010 Cumartesi

Deliliğe Övgü::BEN DELİ DEĞİLİM...

Deliliğe Övgü:
“Bütün insan ömrü,deliliğin yarattığı bir hayalden ibarettir.”

İnsan usa gereğinden fazla güvenmiş, akıllı insana, örneğin bilgelere fazlaca itibar etmiş böylelikle aklın ruha ve egoya karşı bir hegemonya kurarak insan ruhunda buhranlara neden olmuştur.

Akıl ne kadar can sıkıcı ve azap vericiyse; delilik o kadar hafif ve keyiflidir. Hayatın kaynağını teşkil eder. Devam eden her şeyde delilikten bir parça vardır. Her güçlük karşısında başvurulan delilikler olmasa ne evlilikler devam eder ne savaşlar kahramanlar çıkarır, ne yaşlılık çekilir, ne de aşklar ve dostluklar yaşanır. Tüm bu insancıl ilişkilerin devamında aklın zincirlerinden kurtulup deliliğin özgür atmosferinden çalmalar vardır. En akıllı insanın bile ara sıra başvurduğu delilikler olmasa yaşam çekilmez bir hal alır. Aklın avantajlarıyla kendilerine bir statü ve paye alan bilgeler bu durumlarıyla o kadar özdeşleşirler ki bir süre sonra hezeyan ve buhranlar içinde kendi hayatlarına kendileri son verirler. Onlar aklın temsilcileri olduklarından neşe ve mutluluk veren delilikten mahrum kalmışlardır.

İnsanın mutluluğunun önündeki engel akıl mıdır? Doğada en yetkin olgunun akıl olduğunu, dünyanın geçirdiği müthiş gelişmelere ve kolaylıklara karşın ruhi bunalımların gitgide arttığını göz önünde bulundurursak bunun yabana atılır bir fikir olmadığını görürüz. aklın düşünceyle kirlendiği, kötü yola saptığı ve doğal dengeyi bozduğu söylenebilir. Mutsuzluğun, ruh sıkıntılarının başlıca nedeni insanın doğasından koparılmasıdır. Aklın hakimiyetine giren insan mekanik bir hal almıştır. Halbuki en mutlu varlıklar kendi doğal akışlarında yaşayan, akla ihtiyaç duymayan canlılardır. Örneğin Arılar hem bahtiyardır hem de insandan daha başarılıdır. Çünkü aklın kuşatıcılığı altında hırsa ve intikama dalmaz.

Desiderius ERASMUS'dan.. Deliliğe Övgü


 
Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin, Can suyunu aramadaysan Can'sın Sen. Ne'yi arıyorsan O'sun Sen.

3 Aralık 2010 Cuma

Mutluyken görmezden geldiğin şeyler, mutsuzken canını yakar. Çünkü insan hatalarını mutluyken değil, hep mutsuzken anlar.
p. coelho

Hayatta gerçeklerle yaşa ve herzaman onları savun. Takdir eden olmasa bile, Vicdanına hesap vermekten kurtulursun..
 [che guevara]


 
İnsanlar nasıl konuşulması gerektiğinin dersini alırlar ama en büyük ilim, nasıl ve ne zaman susulması gerektiğini bilmektir.
[Tolstoy]


2 Aralık 2010 Perşembe

Belki de Bazen Durup Sormak Lazım:
Yaşamak neden bu kadar zor ve bu kadar güzel ve vazgeçilmez?
Peki insanların birbirlerini anlamamak için bu büyük çabası neden?

Reis Bey dedim Reis Bey
Asın beni dedim dövün öldürün beni
Suçluyum dedim kahpenin soysuzun biriyim ben.
Vatan hainiyim belki de
Çalmadım öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım
Na'aptım biliyormusunuz

Halim Beyin deposunda hammaldım geçen yıl
Kaçıncı balye idi kim bilir
Kaçırmışım keçileri birara
Arabalar evler sokaklar alıp başını gitmiş
Bi ova bi ben bi gökyüzü
Sırtımda bir pamuk tarlası
Çıkmış üstüne güneş ter ter tepinir
Tek dur dedim güneşe
Hayvanlığın lüzumu yok
Baktım oralı değil
Yıktım oracığa pamuk tarlasını
Aldım ayağımın altına güneşi

Yer misin yemez misin
Neden sonra uyanmışım
Karanlıklar basmış geceler olmuş
Bir ayçiçeği açmış sağ elimde
Solumda yediveren yedi amele
Almışız denizi karşımıza
Çıtır çıtır dişimizde ayçiçekleri
Bi güzel ağlamışız

Adamın gözleri resi bey adamın gözleri
Bir koltuk meyhanesiydi
İzmir'in meyhane boğazında
Bir dumandır uğruyor dışarı bir duman
Dumanın yanısıra bir kerih türkü
Gel dedi gel girdim içeri
Koluma yapıştı birden
Gördün mü dedi şu deyyusları
Köşede üç herif oturuyordu
Nedense çürük dişlerim geldi aklıma
O keçiler var ya dedi o namussuzlar
Onlar yedi benim başımı
Bigün bile yaşatmam o itleri ama
Şükretsinler gene kafakâğıdımı kaybettim
Ah bir kafa-kâğıdım olsa
Ben bilirim yapacağımı
Adamın gözleri bir bursa bıçağıydı
Çıkardım cebimden nüfus kağıdımı
Tutuşturdum eline

Sonra na'aptım biliyor musunuz reis bey.
Doğru kerhâneye gittim
Kambur bir karı buldum evlerin birinde
Belli sığıntı orda
Eski terlikler gibi bakıyor insanın yüzüne
Gel dedim çıkalım yukarı
Ben müşteriye çıkmam dedi
Olsun dedim olsun
Çaça da geldi peşimizden
Al takke ver külâh üstesinden geldik işin

Oturttum sonra karyolanın kenarına
Saçlarını taradım dudaklarını boyadım
Parayı verdim eline tam gideceğim artık
Cıvıl cıvıldı gözleri
Yeni dağılmış bir ilkokul gibi

İşte böyle dedim reis bey
Başınızı ağrıtmayayım
Yoksa bunlara gelinceye dek daha ne haltlar karıştırmadım

Biliyorum suçluyum razıyım cezama
Çalmadım öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım
Na'aptım biliyormusunuz reis bey
Tuttum insanları sevdim.


Can Yücel

boynum kıldan ince ölüme
-değil mi ki şol illetten iğne ipliğe dönmüş bedenim-
ve ölüm ki benim bu ölümlü dünyaya gelmemle
beraber dünyaya gelen maşallahı var oğlum,
ona ben analık ettim, onu ben elimde büyüttüm
onu şu kadarcıktan bu boya ben getirdim
yedim yedirdim, içtim içirdim, kustum kusturdum
onu sütümle, onu kanımla, onu aklımla besledim
nereye gittiysem, ölümüne kadar yanımda götürdüm
ne zaman aşkımı öpsem, ona da öptürdüm
ben gençken o da gençti, ihtiyarım o da ihtiyar
siperlerde omuz omuza döğüştük o diyar bu diyar
kimi de nefsimizle barışık-bahtiyar mı bahtiyar
şiir düzerken tüy kalemim oynatırdı kıyısından
onu unuttuğum da oldu, ölümcül mü ölümcül bir ihmal!
hatırladığımda ama, öyle yarım yaşadığıma bin pişman
o denli unutkanlıklarım için mi şimdi bu intikam?
-adam sen de; bir ben miyim alemde oğlu hayırsız çıkan!
ki saldın bu hebis Haşhoşiyûnu, ‘lan günahı boynuna;
anarşit bir Urartulu ur musallat ettin boynuma!
Truva’da Tahta At güya, içinden uğruyorlar dışarı
çoğaldıkça çoğalan o maraz, o haşarı hücreler
farkındaysalar da kıyımın, tutamıyorlar kendilerini
yazık, benle koyun koyna onlar da verecek son nefeslerini! ..
gel bakalım diyorum, gidiyoruz senle, namızsız oğul!
oğul verdikçe veren o belalıları da alayımıza katıp
neş’eye neşideler okuya okuya, iyi sularda aşağı
gidiyoruz o ölümsüz Allahrahatlıkversinlere doğru...
sizin de içiniz rahat olsun ey arkada kalanlar
bundan böyle size anakarada ölüm yok!



Can Yücel/Requiem

 
Ruhta ve bedende rahatlık olmadıkça, döşek rahat olmuş neye yarar?
 MONTAIGNE

Sular yükselince, balıklar karıncaları yer. Sular çekilince de karıncalar balıkları. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir. Çünkü kimin kimi yiyeceğine, 'suyun akışı' karar verir.
AFRİKA ATASÖZÜ


Her durumda evlenin. İyi bir eşiniz olursa mutlu olursunuz. Eşiniz kötü olursa filozof olursunuz.
 SOCRATES

GİTME KAL

Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir

Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir

Ne çok severdik seni aklına getir...


Arif DAMAR


Bencillik; canınızın istediği gibi yaşamak değil, başkalarından sürekli kendi istediğiniz gibi yaşamalarını talep etmektir.
 Oscar WİLDE