Dünyaya Açık Bir Mektup | ||
Topraklarında ölen insanların huzur içinde olduklarını söylemeyi isterdim fakat bunu söyleyemem.
By Ramzy Baroud, Editor-in-Chief
Çeviren :Efe Arık
Pek fazla mektup yazan biri sayılmam fakat biliyorum ki mektup yazımında en temel ön koşul bir veya birkaç gönderilenin bulunmasıdır.Ancak , ne söylemek istetiğimi kesin olarak bilmeme rağmen geçmişte yalvarışlarımı dinleyen insanların hepsi beni hayal kırıklığına uğrattığından mektubumda kimi adres olarak göstereyim bilmiyorum .dolayısıyla dünyaya, bütün dünyaya yazmaya karar verdim.
Yıllar geçiyor ve bu yıllar içerisinde her gün halkım büyük acılara katlanıyor.Biliyorum , acıya katlanmak kelimesi çok sıklıkla kullanılır, o kadar ki artık bizi harekete geçirmek için yeterli değildir.Fakat bir başağrısının verdiği acıya katlanmak ölümün , işkencenin ve mutsuzluğun verdiği acılara katlanmaktan farklıdır.
50 yıldan uzun bir süredir insanlarım , kendi hatası olmamasına rağmen , sırf başka bir milletin kehaneti gerçekleşebilsin , bir süper gücün sözü yerine getirilebilsin diye çok büyük acılara katlanmakta.
Halkınmın toprakları kendilerinden sileh zoru ile alındı.Bu dehşeti yaşayanlardan biri olarak büyükbabam kasabasında sevecenliği ile tanınan inançlı bir çiftçi idi . Yaşadığı kasabadan ailesini alıp kaçmaya zorlandı . Ailenin yaşlı eşeğinin uzun süre dayanamayacağı bu yolculukta büyükbabam , karısının eşliğinde , çocuklarını , daha sonra mülteci kampı olacak olan bir yere kadar sırtında taşıdı.
Burası o yerdi; büyükbabamın yaşadığı ve öldüğü , eşinin yaşadığı ve öldüğü , annemin yaşadığı ve öldüğü , ve bir çok arkadaşımın hayal edemeyeceğiniz şekilde öldürüldüğü mülteci kampındaki o yer.Bazıları çocuktu; bazıları değil . Fakat hepsi benim için önemli olan birçok insanın buluştuğu yer olan kampın mezarlığına gönderilmek üzere hazırlandı.
Topraklarımda ölen bu insanların huzur içinde öldüklerini söyleyebilmeyi dilerdim; fakat bunu yapamam.Huzur içinde ölmediler çünkü İsrail askerleri ( her ne sebeple olursa olsun ) öldürdükleri insanların vücutlarını parçalamaya ve onları İsrail’e kaçırmaya çabalar ; eğer aralarında hala canlı olan varsa huzur içinde ölmezler ancak bir an önce ölmeyi dilerler.
Halkım büyük bir sarsıntı içerisinde ve çok büyük eziyetler çekiyor.Sefalet batıl inançların dahi biricikleşmesine neden oldu. Örneğin , insanlarım güldüğünde kahkahaları artık sıklıkla Allah ‘a bir yakarış ile bitiyor; ‘Allahım sen bizi daha kötüsünden koru!’’.
Yaşadığım kampta , eğer koşan bir çocuk görürsek , daima askerler tarfından kovalandığını düşünürüz. Bir gün okula nasıl geç kaldığımı ve öğretmenin öfkesinden korkuma nasıl koştuğumu gülümseyerek hatırlıyorum . Süpriz bir şekilde yanımda yüzlerce insanı benimle birlikte koşarken buldum. Askerlerin ve göçmenlerin kampa ani bir saldırı düzenlediklerini ve arkamda beni kovalayanların olduğunu düşünmüşlerdi.Yine de , gençliğimin verdiği bir saflıkla hepsinin okula geç kaldığını zannetmiştim.
Bunun gibi anılarla , yeryüzündeki en talihsiz yerde büyüdük ve olgunlaştık, çocukluktan çıkarak güçlü erkelere ve kadınlara dönüştük ve şerefli bir millet olduk.Kamplarımızı kuşattılar ve gençlerimizi öldürdüler, ve biz şerefimizi koruduk ; büyüklerimizi aşağıladılar, annelerimizi ve kız kardeşlerimizi küçük düşürdüler , şerefimizi koruduk; gençlerimizi hapse attılar , yaralıları tedaviden yoksun bırakarak sokaklarda ölüme terk ettiler , okullarımızı kapattılar, mültecilerimize ymnelik kitle katliami yaptılar, bizleri sürgüne gönderdiler , bize karşı ırkçılığın tüm çeşitlerini uyguladılar , ve biz her zaman olduğu gibi şerefimizi korumaya devam ettik .
Şerefimiz sahip olduğumuz son şey. Bizler Filistinlileriz ve bizlere bırakılan tek şey şerefimiz.
Savaşımızın doğruluğu kuzeye ve güneye , bütün dünyaya ulaştı; fakat hala adaleti sağlamak için hiçbir şey yapılmadı . Güney Afrika ‘ da ırk ayrımına karşı savaşanlar haklılığımızı onaylayarak davamızı tanıdılar ve biz de aynı şekilde onların davasını tanıdık. Bir çok ezilen milletin baskıya karşı nasıl direndiğini öğrettik . Boyunlarımız bağladığımız geleneksel eşarbımız , özgürlüğün bir sembolü olarak , bütün Avrupa da , Kuzey Amerika da ve dünyada aktivistler tarfından giyiliyor; savaşımız dünya üzerinde nereye giderse gitsin samimiyetle destekleniyor.Fakat bu acıyı sona erdirmek için çok az şey yapıldı.
Davamızı Birleşik Devletlere taşıdık ve dayamızın haklılığı bütün süper güçlere üstün geldi ; fakat hala , birçok ülkenin , özgürlük , adalet , insan hakları , bağımsızlık, korunma , geriye dönüş hakkı gibi haklarımızı tanımasına rağmen , Birleşik Devletler , uluslararası hukukun yerine getirilmesi girişimlerini bloke etmekte ve onlarca yıldır yaptığı gibi İsrail ‘i savunmaya devam etmektedir. Davamızı dünyadaki her bir ülkeye götürdük , Karşılaştığımız manevi destek sınırsızdı ; fakat politik baskılar , ‘’ güç dengeleri’ , ve uzun bir özür listesi somut bir destek verilmesine engel oldu.
Davamızı sokaklara taşıdık; yıllardan beri yaptığımız gibi , öfkemzi gösterdik , ölülerimiz resimlerini . Özgürlük için , evlerimize geri dönmek için , arzuladığımız gerçek barışa ulaşmak için , ve hak ettiğimiz saygıyı görerek yaşamak için daima şerefli olan ve olacak olan insanlar olarak savaşımız sürdürmeye yemin ettik .
........VE şimdi davamızı size getiriyoruz ; kim olduğunuz önemli değil , bir bilince ve bir kalbe sahip insanlar olduğunuz sürece. Bu dünyadaki hiç bir hükümet kendi yarattığı hukukun ve adaletin ilkelerinin tarafında olmayı başaramadı.Fakat inançlı insanlar olarak , biz Filistinliler, hala bu dünyanın insanlarına adaletin yerine getirilmesi konusunda güveniyoruz.
Lütfen düşüncenizi açıkça ortaya koyun . Bu, kabul etmekten daha fazla korkamayacağınız ahlaki bir sorumluluktur.Filistinliler daha yıllar öncesinden , yerküreyi bir anda yok edebilecek nükleer güce sahip olan , dünyanın en büyük dördüncü ordusunun karşısına çıplak göğüslerini gererek ellerinde sapanları ile dikildiklerinde bu korkularını yenmişlerdi .
Şimdi , bütün dünyanın korkularını yenmesinin ve insanlığıyla yüzleşmesinin zamanıdır ; insanlarım bunu yaptı , ve şimdi size bizimle birlikte olup olmadığınızı soruyoruz.